29 Haziran 2010 Salı

Doğum Günü Sürprizi

Yakın arkadaşlarım öğrencilerimle aşk yaşadığımı söylediklerinde içim garip bir mutlulukla dolar hep.

İstinasız herbir öğrencimi çok seviyorum, görmeyince özlüyorum, görünce en yakınıma kavuşmuş gibi öpüşüp kucaklıyorum.
Dünyanın en iyi en güzel insanları hep benim dersimde toplanıyor. Hayatın çok ama çok güzel bir kıyağı bu bana galiba .
Dolayısıyla her dersten çıkınca sanki aşık olmuş gibi mutlulukla içim dolup taşıyor ve bunu 3 senedir her ders sonrasında hissediyorum.

Ama bugün hissettiklerim bir başka idi:
Bugün saat 18:30'da Nişantaşı dersim için salona girdiğimde saat 17:45 idi.
Ders yapacağım sınıfta normalde ders olmamasına rağmen bugün bir özel ders dolayısıyla kapının kapalı olduğunu ve sınıfın saat 18:00'de boşalacağını söyledi sevgili Dilara.
Kimin dersi olduğunu sordum, sonra da konuyu pek sorgulamadım.
Üzerimi değiştirdim. Canım öğrencilerim gelmeye başlamıştı. Sanki uzun süredir birbirimizi görmemiş gibi kocaman kocaman sarıldık yine. Sonra yine heyecanla anlatmaya, birbirimiz görmeden geçirdiğimiz 4 günü telefi etmeye çalıştık :) Sınıfa girmek isteyenlere ders olduğunu ve beklemelerini söyledim bu esnada bilmiş bilmiş :) Malum, daha önce benzer bir durumda başka bir hoca ile epey gergin bir anımız var, aynı şeyler tekrar başımıza gelmesin diye tetikteyim hep.

Saat 6 civarında sınıfın boşaldığını söylediler. Ama kapı kapalı, içeride de garip bir ışık var.
Sınıf boşalmadı mı acaba diye bir endişe ile sessizce kapıyı araladım.
Herkesler içeride, 'happy birth day song' çalıyor. Mumlar, süsler, balonlar, pasta...
Hiç ama hiç şüphelenmediğim için ağzım bir karış açık bakakaldım.
Ne güzel de oyalamışlar beni.

Gözlerim dolmasın diye epey zorladım dürüst olmak gerekirse.

Organizasyonun mimarları canım Sevgi'm ve Can'ıma, beni süper kandıran ve oyalayan Dilara'mıza, Zeynep'ime, Candice'ime, Gül'üme, bugün yanımızda olmasalarda varlıklarını hissettiğim Sedacım ve Aslı'ma çok ama çok teşekkürler!
İyi ki varsınız, iyi ki hayatımdasınız!
Mumu üflerken dileğim tekti: Hayat boyu bu birlikteliğimiz hiç bitmesin!
(Belin'cim de söylemişti zaten hayat boyu birlikte pilates yapacağız diye, gerçekleşecek artık biliyorum:))

Kutlamadan sonra süslemelerimden, mumlarımdan, balonlarımdan ve şapkalarımdan ayrılamadım. Onların arasında yaptım bugünkü dersimi.
Ders sonunda da sınıfça pastalarımızı yedik :)

Bu güzel günü organize ettiğiniz, hayatımı güzelleştirdiğiniz ve paylaştığınız için çok çok teşekkürler canım öğrencilerim!
Biliyorsunuz ama yine de söyleceğim: Sizi çoook seviyorum!

21 Haziran 2010 Pazartesi

Body Worlds Sergisinden İzlenimler



Pilates eğitimim döneminde aylarca anatomi çalışmıştım. (İşin en zorlayıcı kısmıydı laf aramızda :))
İskelet sistemi, kaslar, organlar, sinir ağı, damarlar…
Hepsinin yeri, şekilleri, bağlantıları….
O dönem çalıştığım anatomi kitaplarındaki resimlerden ve eğitim döneminde sınıf derslerine konuk olan maketlerden görebilediğim tüm bu organları, gerçek insan vücudu üzerinde, gerçek boyutlarında ve gerçek bağlantıları ile görmek müthiş bir deneyimdi!

Sergide tam 4 saat geçirdim. (Biraz uzunca oldu, kabul ediyorum :))
Her bir kemiği, eklemi, kası, organı uzun uzun inceledim.
Her sesli anlatımı dikkatle dinledim. (Bir tek 254 numara çalışmıyordu, onu dinleyen bana da anlatırsa super olur :))

Daha girişten itibaren bu sergi adeta esir aldı beni.
Duvarlardaki tüm bilgileri okuyacağım ve aklıma yazacağım diye kendimden geçtim. Buyrunuz aklımda kalan ilginç birkaç bilgi:


  • Gülümserken 17 kas kullanıyoruz. Kaş çatarken ise 43 tane. (Yine de kocaman gülümsemeye devam:))
  • Gözümüz vücudumuzda en hızlı tepki veren kas olup, saniyenin 100’de biri sürede kasılıyormuş.
  • Dilimiz vücudumuzdaki en güçlü kaslardan birisi. Ama en en güçlüsü kalçamızdaki kas imiş.

Sergi çok güzel kurgulanmış. Serginin en başında bulunan 1, 2 haftalık ceninlerin görüntüsü ile şaşkınlık içinde bir başlangıç yapıp, doğum, gençlik, yaşlılık, sağlık, hastalık vb tüm yaşam döngülerinden geçerek unutulmayacak bir kurguda ilerliyorsunuz.
Serginin sonlarında yer alan video, Plastinasyon adı verilen olağanüstü bir yöntem aracılığıyla korunmuş gerçek insan bedenlerinin, nasıl sergide sunulacak hale geldiğini anlatıyor.
Sergi içerisinde kesinlikle atlanmaması gereken önemli bir durak!

Teknik detaylara girip uzatmak istemem. Çünkü o detaylar bir tıp öğrencisinin veya benim gibi işi dolayısyla uzun sğreler anatomi okumuş birisine ilginç ve eğlenceli gelir sanıyorum sadece…

Serginin sonlarına doğru “Yaşlanma Sanatının Ustaları” bölümünden çok etkilendim.
Hatta bu bölümü geçtikten sonra izlenimlerimi yazmaya karar verdim.

Dünyamız üzerindeki altı milyarı aşkın insan arasında 450 bin kişi yüz yaşını aşmış ve gayet sağlıklı durumda imiş.
En uzun yaşayan bu insanların dünya üzerinde 6 bölgede toplanmış olması ise ilgi çekici bir bilgi. İşte bu 6 bölge:
1. Loma linda, California, Amerika
2. Nicoya, Kosta Rika
3. Ovodda, Sardinia, İtalya
4. Hunza, Pakistan
5. Bama, Çin
6. Okinawa, Japonya

Bu insanların tavsiyelerinden pek çoğu ise üzerinde düşünmeye değer.
İşte tavsiyelerden benim en çok etkilendiklerim:


  • Amaçlı bir yaşam
    Diyorlar ki “Yüzyılı geride birakmis başarılı insanlar amaclarına dair güçlü bir bilince sahiptir. Bu kişiler çoğunlukla toplumlarda önemli roller yerine getirir, yeteneklerini kullanır ve tutkuyla bağlı oldukları şeyleri yaparlar.
    Özellikle bu tutku kısmını kalbimin en derinlerinde hissettiğim için sanırım çok şanslıyım.
    O halin insanı nasıl genç ve dinç tuttuğunu gerçekten biliyorum. Belki sırf bu yüzden yine sergideki aşağıdaki sözü de not almadan geçemedim:

    Kimse sırf belli bir yaşa gelmekle ihtiyarlamaz. Bizler ideallerimizden vazgeçerek ihtiyarlarız.
    Yıllar teni buruşturabilir, ama hevesimizden vazgeçmek ruhu buruşturur.

    Samuel Ullman (1840-1924)
    Amerikali İş Adamı, İnsan ve Hayirsever.

  • Bir yaşam tarzı olarak egzersiz ve hareket
    Diyorlar ki “Yürüyüşe çıkmak, dua etmek, meditasyon yapmak ve bir arkadaşınla öğle yemeği yemek stresi yok eden alışkanlıklar ve bu super yaşlı kişiler için bir ferahlık ve güç kaynağıdır.”
    Üzerine söylenecek pek bir şey yok :)
  • Az aslında çoktur!
    Diyorlar ki “Diyetleri genel olarak et ve hayvansal yağlar bakımından fakir olan Japonya'nın Okinawa yöresinin yaşlıları 'hara hachi bu' adi verilen bir ilkeyi uygular. Bu ilke yalnızca %80 oranında doyma ve dolayısıyla gunluk kalori alımlarını 1900 ile sınırlamaktan ibarettir.
    Yapılabilir bir şey midir? Ne kadar uzun yaşamak istediğinize bağlı :)

Günün sonunda kendime, vücuduma bambaşka bir gözle bakmanın yanısıra hayata dair de çok güzel dersleri cebime koyarak oradan ayrıldım.
Ve sergiyi gören herkesin de büyük bir zenginlik ile oradan ayrılacağına eminim.

Kendinize bir iyilik yapın ve 17 Aralık 2010 tarihine kadar İstanbul Modern’de olacak sergiyi mutlaka ama mutlaka görün.
Sevgiyle kalın :)